Lakırtılar

Lakırtı I;

Yüzümdeki siyah nokta sandım seni. Sıkıp, çıkarmaya çalıştım. Meğer ben'mişsin.

Lakırtı II;

İçe işleyen aşkın k/canlı sancılarıydın sen. Adın belliydi, hissetmek göreceli.

Lakırtı III;

Lavanta kokardık ilk zamanlar. Avantamızmış meğer aşk.

Lakırtı IV;

Ağaçtım.
Sıkan'dalların arasında yetiştim.
En azından dağa kaçan inek kadar korkak değil kalbim.

Lakırtı V;

Gönül görmezse, göz katlanır çirkinliğe.

Lakırtı VI;

Kalbim atmıyorsa başka bir kalp için hala, nabzıma sadakatimdendir yaşamam.

Lakırtı VII;

Halksız bir devlet kurduk kendimize,
tüm yolsuzluklar sana çıktı.

Lakırtı VIII;

Her hüzün mavidir. Çünkü hepsi deniz kadar derindir.

Lakırtı IX;

Aşkta görsellik varsa, seks başroldedir.

Lakırtı X;

Kırmızı yanlışlı kızın en büyük haber başlığıydı; "kurta kapıldım".

Lakırtı XI;

Kimsesiz çocukların, her ayak sesinde kıpırdayan kalplerindeydik bazen.
Bazense alplerin sonsuz biten mutsuz hikayelerindeydik.
Ama aşkın hep kahve'rengiydik.
Açıkken seviş bilmecesi, koyuyken haz tehlikesiydik...

Lakırtı XII;

Bir kere dudağından öpseydim, du dağını yaratırdım en alçak yere. Bana yakın ol, farkedilme diye. Bilirsin, herkesin gözü yükseklerde. 

Lakırtı XIII;

Öyle bir "söz" söylemeliydim ki sana, şakaklarından kan gelmeliydi!
Yapamadım sevgili, ihanetinle beslenemedi kinim.
Kalbimin deliklerini yamaladım damarlarımla, içime süzemez artık ışıkların.
Kendime "söz" verdim, şimdi ruhum bile suya kanıyor.

Lakırtı XIV;

+ Yüzünde tebessüm var, hayırdır?
- Kalbim acıyor, olan bu.
+ Histerik kahkahalar atma o zaman!
- Pekala.
+ Sinirlendirmek mi istiyorsun beni?!
- Hayır. Sadece sevişmeliyiz seninle.
+ Başım ağırıyor Leyla. Sonra.
- Aldatmak da aldanmaktır.
+ Ne diyorsun sen?
- Hiçbir şey. Hist'eriğimden yer misin?

Lakırtı XV;

Aklımda nüksetti silüetin. Hatırı sayılır idamlar bırakmışsın. Saklamaya gerek yok, bir elimin orta parmağısın.

Lakırtı XVI;

"Aşk acısı çekiyorum!" diyen kadınlara tek bir cevabı vardır erkeklerin; "Bende otuzbir."

Lakırtı XVII;

Aşkla sevişen kadınların gözyaşları erken boşalır.

Lakırtı XVIII;

'Tapıyorum!' dediğin ruhum yok şimdi, ardından bedenime sormadan çekip gitti. Tek dininken hâlâ, ibadetini yerine getirmek için kabeme yedi kez git gel sevgili..

Lakırtı XIX;

Mevsimsel tatları tattıracağını söylediğinde gitmen isabet olmuş, anladım ki ayrılığın mevsimi, tadı yokmuş, ayrılık hep aşk dolu bedenlerin ruhlarıyla doluymuş...

Lakırtı XX;

Kendi puzzle'ını bozma benim için, ben senin için'de ç'özdüm.
 

Lakırtı XXI;

Saklamak istediğin tüm duygularını çalıp senden, kendi sandığıma kilitledim. Ne zaman seni özlesem anahtar boğazıma takılıyor, bir bardak suyu dâhi geçirmiyor sensiz. Deliğimden g'özle beni, yitiyorum sessiz sessiz.


Lakırtı XXII;

Bir kahramanlık yap ruhumun savaşlarında, terk et beni usulca! Kazanan yalnızlık olsun, en azından bunu borçluyuz aşka!


Lakırtı XXIII;

Bir kandırmaca yüklenmiş beyinsel fonksiyonlarımıza; "eskiyen herşey eskidir" başlığı altında.
Eskiler hep yenidir aslında. Her zaman onlardan bahsedilir, şiirde, gazelde, romanda, aşkta, yazar ruhunda...


Lakırtı XXIV;

Sevişme esnasında kadının eli mahremiyete kayarsa erkeğin ruhu düz duvara tırmanır.


Lakırtı XXV;

'Yalandan kim ölmüş' derdin hep. O zamanlar anlamıştım aşkından ölmeyeceğimi. Seni terk etmek bu yüzden kolay, yılan bile olsan ölmem sevgili.


Lakırtı XXVI;

Bana geleceğin günün adını tıp çok önceden koymuş meğer; kıl dönmesi!

Lakırtı XXVII;

"Skolastik düşünüyorum." dediğinde, "s.k o lastiği de bitsin bu işkence!" dememek için zor tutuyordum kendimi.

Lakırtı XXVIII;

Her şey anlamlı gelmeye başladığı zaman, anlam anlamsızlaşır.

Lakırtı XXIX;

Üç harfli cin'sel çekimdir aşk.

Lakırtı XXX;

Kaldır mahremiyetini aşka, kadehine şeref doldur.
Bu gece tüm çiftler tek başına boşa'alacak geleceği.
Aşktan sonra g'ebe olanın canı darağacına çıktığında,
Yeni bir devrim başlayacak 'avuntu' adı altında.

Yaşasın tüm bağımsız ihanetler!
  

Lakırtı XXXI;

Aşk körpe bedenlere cinsel şiddet uygulayarak ayakta kalıyor. Şeytanın tüm pabuçları ters artık.

Lakırtı XXXII;

Sütten kesilen ağzımız şimdi kan kokuyor. Eros'un oku hep kıçımıza saplınıyor. Demek ki, her aşkta bir göt olması bu yüzden.

Lakırtı XXXIII;

Aşka taş atma, ayrılık üstüne sıç(r)ar.

Lakırtı XXXIV;

Aşka tetik çeken kadınların kurşunu kendisinde delik açar. Erkekse hep o deliği doldurur, mahremiyetiyle.

Lakırtı XXXV;

Tüm beyazlar kirlendikçe daha da şeffaflaşıyor aşkın ten rengi. Yeni bir oyun bu; çıplak kalanın adı çıksın!

Lakırtı XXXVI;

Uyumadan önce aşka bir sor bakalım; bizden sonra neresinde saklamış y'astıklarını?


Lakırtı XXXVII;

‎'Seni seviyorum'un nesnesi peltekleşti sevgili, artık 'teni seviyorum.'

Lakırtı XXXVIII;

‎Gözlerimin içine bakıp 'Asılsın!' dediğinde hiç aklıma gelmemişti aslını inkar edeceğin.

Lakırtı XXXIX;

‎Gel sevgilim, bu gece kehribar kokulu ağaçların gölgesinde uyutalım gerçekleri. Yalandan da olsa içli içli sevişelim. Belki güneş bu sefer bizden doğar, utanır karanlığımıza dem vuranlar.

Lakırtı XL;

‎"Aşkla ladese tutuştum, ihanet hep aklımda."

Lakırtı XLI;

‎Sen, kırılmaya yüz tutmuş aynalarda kendine hayranlıkla bakarken,
Ben, aşka gebe kalan her kadın gibi yolunu gözledim.
Sen "gelme(y)din", ben de "gelmedim".

Lakırtı XLII;

‎Bir anne şevkatiyle gözlerinde sakla beni. Belki bebeğin olurum.

Lakırtı XLIII;

‎Sen 'kendine' aşıktın, ben 'kendine' aşık.

Lakırtı XLIV;

‎Her ayrılık sonrası beklenir aşkın tekerrür etmesi. Ama aşk her zaman kalbe işkence eder.


Lakırtı XLV;

‎İlaç niyetine kalbime attım seni, kanıma karış diye bekliyorum.

Lakırtı XLVI;

‎Aşk bir hastalıksa eğer, en etkili tedavisi ihanettir.

Lakırtı XLVII;

‎Gelişi güzeldi aşk, gidişi kötü oldu.

Lakırtı XLVIII;

‎Ah sevgili, kalbimin en gizli yerleri, adına aşk dediğim günden beri bir sana ibadet ediyor. Biri ç/almadan mabetimden, oruç gibi istikrarlı tutmalıyım, Tanrı affetsin ama, her vakit (aşk) kılmalıyım seni...

Lakırtı XLIX;

‎Yalnız sen görünüyorsun rüyalarımda.
Yalnız sen hissettiriyorsun duyguların ihtişamını.
Yalnız sen sevdiriyorsun aşk yoksunu insanlığı.

Yalnız sen fazla oluyorsun!

Lakırtı L;

‎'Karalıyorum.' diyerek resmettiğin tüm kadınlar bir gün 'ihanet ettin!' diyerek karalayacak seni, unutma.

Lakırtı LI;

‎‎'Unutmak erdemdir' diyenlere inanma, 'ayakta uyutmak erdemdir.'

Lakırtı LII;

‎Aklıma geldin, aklım gitti.

Lakırtı LIII;

Sana göre yaşadık aşkı, bana göre farklı bir yalnızlıktı.

Lakırtı LIV;

‎Yanıma aldığım birkaç kalp kırıntısıyla üvey aşklarımı doyurmaya gidiyorum. Gelmek istersen eğer ihaneti bir kenara bırakmalısın.

Lakırtı LV;

Leylekler sana da getirecek aşkı.
Ellerinle büyütürken sen,
Elleriyle ezecek bir başkası..

Lakırtı LVI;

İlahi bayım, aşk bekaretini koruyamadı diye tüm suç ayrılığın mı?!.

Lakırtı LVII;

Unuttun mu? Bir şehri terk eder gibi, bırakmıştın beni. Senin için diktiğim kalpten binaları kırıp da gitmiştin.
Bense, ardından yıkıntıları onarmak için işçiler biriktirmiştim içimde. Sahte mütayitlere kurban gideceğim hiç aklıma gelmemişti.
Şimdi, enkazda kalan umutlar niyetine, aşka bir fatiha okumak farz oldu sevgili...

Lakırtı LVIII;

Adını kalbime yazdım, adın battı. Bırak, aşkın da batsın.

Lakırtı LVIX;

Aslen rahatsız gibi görünen hücrelerim, kalben aşık.

Lakırtı LX;

Sen kana kana iç aşkı, alışkınım ben, su'sarım.

Lakırtı LXI;

Sana sırtını dönen kadından korkacaksın adam! Eğer dönmüşse sırtını, hakkındaki şartsız tahliyeli çoktan çıkarmış demektir. Öpebilirsin başka kadınları!

Lakırtı LXII;

Varlığına yokluğuna aldırmadan, beynindeki tüm sinir hücrelerini senle doldurmuş bir epilepsi hastasıyım artık. Geçirdiğim nöbetler sayesinde her adama aşk boşalıyorum.

Lakırtı LXIII;

Severdin s'anal bedenlerde vatan kurtarmayı. 'Birgün milli olacağım!' dediğinde, bir eğreti gelinin kucağında sana rastlayacağım hiç aklıma gelmedi. Affet sevgilim, eşeklik bende!

Lakırtı LXIV;

Şahadet gibi sayıklıyordum aşkını zihnimde. Oruç gibi tutuyordum seni içimde. Namaz kılar gibi yatıyordum secdene. Hacca gider gibi geliyordum bedenine. Şimdi, zekat verir gibi veriyorum seni başka ellere. Harcan sevgili, güle güle...


Lakırtı LXV;

Uçkuruna düşkün kadınların koynunda beslendiğin zaman anlamalıydım bir hayvana meylettiğini. Yalana benzeyeceği kimin aklına gelirdi? Küfürler yağdırırken Tanrı aklıma, özlemek ağrıma gidiyor be sevgili!

Lakırtı LXVI;

Cinnetten çıkmaları için Tanrı üç şart koştu ihanet mağdurlarına; a'ğla, ş'ahlan ve k'ana.

Lakırtı LXVII;

Ben senin beğenebileceğin kadınlardan değildim. İstediğin gibi konuşamazdım. Mahremiyetimi kucağına dökemezdim. Gözlerini yok sayıp görmezden gelemezdim. Aşkla bakmadıkça yüzüme, ruhumla sevişemezdim. Boynum, dudaklarımın sıratı olmadı hiçbir zaman. Anlasana adam, ben senin şişme kadının değildim!

Lakırtı LXVIII;

Uçkuruna düşkün kadınların koynunda beslendiğin zaman anlamalıydım bir hayvana meylettiğini. Yalana benzeyeceği kimin aklına gelirdi? Küfürler yağdırırken Tanrı aklıma, özlemek ağrıma gidiyor be sevgili!

Lakırtı LXV;

Gel şöyle otur sevgilim, iki aşkın belini bükelim seninle. Ben sana kendi aşkımı anlatayım, sen de bana kendininkini anlat. Başlıyorum, dinle;

- Ulu bir dağ gibi benim aşkım; tepesinde sana özel karlar biriktirdiğim, sadece senin ateşinle eriyecek buzlar sakladığım, deli mavisi gözlerinin kıyısına paralel uzanan, dudaklarının çıkıntılarında saklı bitkiler yetiştirdiğim, burnunun mağarasında egzantrik tütsüler yaktığım ve benim olsun diye üstalıkla gizlediğim eşsiz bir dağ.

+ Patlamaya hazır bir yanardağ benimkisi de; ellerin değse içi geçer, kamaşır, dudakların kaynatır ateşe bağımlı sulak yerlerini. Gözlerin, içimden volkanların çıkmasını sağlayan son yerin. 'Otuz' kere sevdim seni sevgilim, öyle bir gizledin ki eşsizliğini 'bir' kere vermedin kalbini. Git şimdi, ben silerim üstümde bıraktığın külün izini.

Lakırtı LXIX;

Sana anlatacağım aşklar nasılsa yatsıya kadar biter, sen yine de bir aşk fısılda kulağıma, belki senden sonrakiler de ister.

Lakırtı LXX;

Biliyorsun sevgilim; kusursuz bir sevişme geçirmeyeceğiz seninle. Sonu mutlu ya da mutsuz biten masallarımız olmayacak.
Görüyorsun ki, aşk dediğimiz tüm insanlar ruhumuzun bedeni terketmesine seyirci kalıyor.
Öğreniyorsun sevgilim; kalplerimiz sadece kendi için atacak, yalanlar gerçekler kadar can yakacak.
Gülüyorsun -ki işte bu iyiye işaret- vicdanlarımıza yuva kuran tüm kuşlar ölüme birlikte uçacak.

Lakırtı LXXI;

Gözlerine Tanrı kaçmış olmalı adam, yoksa sana bakarken, ellerim havaya kalkıp varlığına dualar eşliğinde şahadet etmezdi.

Lakırtı LXXII;

Dilimizin ucuna kadar geldi aşk. Tam da o sırada çekmeseydin dudağını aşık bile olabilirdik.

Lakırtı LXXIII;

His'teri kokuyor bu ayrılık. Sanırım birimiz yine aşık kalacak.

Lakırtı LXXIV;

Anlaşılan gözlerine yeşil karışmış sevgilim, sözlerine ise biraz kırmızı. Çünkü her yüzüme baktığında filizleniyor kalbimin en ucra köşeleri ve her konuştuğunda kalbim aşka kanıyor.

Lakırtı LXXV;

Mucizelere inanmayan insanlar için bir mucize olsa. Mesela; aşklara küfredenler, aşık olsa?

Lakırtı LXXVI;

Şimdi başka adamların koynundayım diye kızıyorsun bana. Sen de başka kadınlar için terk etmemiş miydin beni? N'oldu sevgilim? Hiç mi sevmediler, hiç mi sevişemedin aşkla?

Lakırtı LXXVII;

Unutulmuş bir kadının sessizliğini dinledin mi hiç adam? Tüm bilmek istediklerin gizlidir orada; aşkına nasıl kandığı, sevişirken neden nefessiz kaldığı, ellerindeyken ne kadar umutlandığı, gözlerine bakarken ne için ağladığı, sözlerine inanmak için nasıl canla başla çalıştığı, kan kusarken neden hep sana susadığı... Sen hiç bacaklarının arası aşkla kapanmış bir kadınla olamadın ki adam. Sırf bu yüzden, beni bile terk ettin...

Lakırtı LXXVIII;

'Yüzün... Kilo mu aldın sen?' diyorsun bana. Bilmiyorsun ki ardından döktüğüm yaşlar çekildi yanaklarım tarafından, ondan bu şişlik.

Lakırtı LXXIX;

‎'Ölüyorsun!' denildiğinde, 'Seviyorum!' diyebilmekmiş esas aşk.

Lakırtı LXXX;

Utanma sevgili, gel öpelim aşkın bal ağzından, kalbimiz tatlansın.

Lakırtı LXXXI;

Sen hiç mahremiyeti sana kapalı olan bir kadını sevmedin ki sevgili, şimdi başkasına ait olduğum için kızıyorsun bana. Senin eserin bu, böbürlen eşe dosta, övün doya doya...

Lakırtı LXXXII;

Yazanlar saftır biraz. Hüzünleri beğeniliyor diye mutlu olurlar.

Lakırtı LXXXIII;

Bahaneler üretmene gerek yok sevgili; sen bana git de, ben yiterim. Keder dudaklarını buruşturmasın yeter ki.

Lakırtı LXXXIV;

Hüznü aşkla soluduğumuz geceleri anımsıyorum,
Sen tebessümlerin en güzelini yerleştirirdin yüzüme.
Ben anlamazdım o zamanlar, o yatakta fasulyeden olduğumu.
Meğer, tedariksiz bıraktığım bedenim senin için sadece dinlenme tesisiymiş.
Aşkımı kalbime çarpıp, ruhunu suratıma fırlattığında anladım, yalanmış.

Lakırtı LXXXV;

En azından yatsıya kadar bekleseydik te bir bahanemiz olsaydı aşkı kırmak için, 'kalplerimiz yalan söyledi' derdik.

Lakırtı LXXXVI;

Sakat kaldık bu aşkın ardından,
Ne kadar da bencil şu ayırlık!
Biz'den sonrasını hiç düşünmüyor!
Şimdi kim gelse onarmak zorunda kalacak kalp tahtını.
İşin yoksa, bekle sağlamlaşmasını.

Lakırtı LXXXVII;

Erkeği anlamayan kadın kıçıyla tüm aşkları devirir, yine de aşk bekler. Öyle bencildir.


Lakırtı LXXXVIII;

Ne yani? Şimdi sen bana unut diyorsun diye unutacak mıyım sanıyorsun? Ah be sevgili, ben sen'siz cümle bile kuramam ki, eksik kalır öznesi...

Lakırtı LXXXIX;

Kalbimi açmak isterken aşkına, bir kalbim aç kaldı sana.
Doyumsuzum sevgili, öyle ansızın girme aklıma.

Lakırtı XC;

Dudakların buruşmuş sevgilim. Anladığım kadarıyla yine sulak d'illerden geldin yanıma.

Lakırtı XCI;

Gözlerim bayım, sizi görünce çıplaklaşır ansızın. Tüm mahremiyetiyle sığınır sol duyunuza. Severseniz ne âlâ, yok sevmezseniz, bırakın kanasınlar doya doya.

Lakırtı XCII;

Aşka kurban vermek için mi üryan bırakmıştık bedenlerimizi? Sen gittin ya, ruh da terk etti teni...

Lakırtı XCIII;

Gerçek sayıp koynuma aldıkça kimsesizleri, tüm yılanlar kalbimle beslendi.

Lakırtı XCIV;

İkimizin de adı aşkken, aramıza girip dilek dileyenlerin ihanetle karşılaşması ne kadar da kötü...

Lakırtı XCV;

Mutlu son sevgilim; Bileklerinden kestim aşkı, kan kaybından dolayı ayrılıkla buluşacak.

Lakırtı XCVI;

Bir şeyim yok, sadece kalbime aşk kaçtı adam. Ondan atmıyor artık ve kanıyorum solumdan.

Lakırtı XCVII;

Failimdin,
Meçhûllüğünde kayboldum,
Şimdi mutlu musun?

Lakırtı XCVIII;

Gariptir, 'Babana bile güvenme.' demiştin sana güvenmemi bekleyerek...

Lakırtı XCIX;

Aşk kalbe ulaşmaz, ihanet aşka bulaşmadan.

Lakırtı C;

Yalan yanlış cümleler biriktirdim aklımda ardından. Kimi severdi seni, kimi kinine eşlik ederdi. Merak ediyorum, hiç mi sevmedin beni? Ya da hiç mi istemedin tenimi? Bakma mutlu göründüğüme, gözlerim sözlerimin kırık aynası, yanlış gösteriyorlar aşkı. Küfürler yağdırıp gittiğinden beri, özlemek canımı yakıyor be sevgil...i. Affet, öldürdüm senle atan kalbimi...

Lakırtı CI;

Sen istemezsin ama aşk ansızın gelir yapışır yakana. Sonra sen onun olursun, o seni bırakıp gider. Kadere bak ki, ruhun da o an yiter.

Lakırtı CII;

Gitmek, istenmeyenlerin bir b'aşka kaçış yoludur.

Lakırtı CIII;

‎'Konuşurken yüzüme bak!' diyordun, 'Hangisine?' dememe aldırmadan. Sen istediğin kadar konuş sevgilim, ben aşka kanıyordum, ihanete çaktırmadan.

Lakırtı CIV;

Yârsız sevişen her erkek arsızdır.

Lakırtı CV;

Erkekler alışverişi sevmez derler, belki doğrudur. Fakat alışı sevdikleri kesin, verişse sadece kendi aralarında sır.

Lakırtı CVI;

Aşk kafasını kuma gömdü sevgili, ayrılığın kıçı açıkta şimdi.

Lakırtı CVII;

Git'tin, gel'dim, bit'tik.

Lakırtı CVIII;

Bir daha ellerini tutamayacağım, dudaklarınla ilgili hayallerde boğulurken başımı omzuna koyamayacağım, gözlerinde kalbimin en nadide çiçeklerini büyütemeyeceğim için üzülmüyorum sevgili. Annemin de dediği gibi; inceldiği yerden kopar aşk zaten, yakınsa ayrılık.

Lakırtı CIX;

Sevişirken ağlamalarıma kafa yorma adam, gözle boşalıyorum varsay.

Lakırtı CX;

Seni sevdiğimi söylediğimde yüzüme bakıp, 'İyi saatte olsunlar mı?' dedin, deliymişim gibi. İşte o zaman, 'Olsunlar, sen de seveceksen...' demek hiç içimden gelmedi...

Lakırtı CXI;

Söz vermiştim anneme, birgün hayatıma 'sen' diye biri girerse çok büyük anlamlar yüklemeyecektim 'ben'e dönüşmedikçe. Tutamadım sözümü, affet anne...

Lakırtı CXII;

Suratına hüzün sıçramış adam. Yine hangi kadının koynunda besledin kendini? Yetmedi mi akıttığın zehrini?

Lakırtı CXIII;

Y'aşlarımı silme adam, onlarla besleyeceğim daha çok ihanetin var.

Lakırtı CXIV;

'Kahrolsun aşk!' diyenler yüzünden kahır dolmadı mı aşk?

Lakırtı CXV;

En çok erkekler gider, 'git-gel' olsun diye.

Lakırtı CXVI;

Kalpten beyne giden, engebeli, dik bir yoldur aşk. Ne zaman mantıkla karşılaşırsan, o zaman medet umarsın ayrılıktan.

Lakırtı CXVII;

Aşkın önsözü kavuşmaktı, son sözü ayrılık.

Lakırtı CXVIII;

Sonsuzluğa inanırdım, onsuzluğu tatmadan önce.

Lakırtı CXIX;

Her gece bir erkeğin rüyasını süsler aşkı boş'alan kadın. Ve her gece, bir erkek yüzünden aşkı boş'verir kadın.

Lakırtı CXX;

Unuttum seni sayılır adam. Adın dilimde tesbih gibi doksan dokuz kere sayıklansa da yüz'ünü hatırlamıyorum en azından.

Lakırtı CXXI;

Kaç his bağışlamıştı ki Tanrı, aşkı dokuzuncudan kovup, ihanetin o'nda kalmasını sağladılar?

Lakırtı CXXII;

Çift kale maç yapardın göğüsler arası olimpiyatlarda. Sürekli kadro değiştiren takımın, her kadının mahremiyetinde hareketi bol pozisyonlar bırakırdı. Bense ayrıcalık sanırdım, duran toplara iyi vuran birinin kalbimle penaltıya düşmesini, tekrar atacak, gol sevincine boğulacak diye. Yanılmışım, meğer aşka şike karıştırmışsın. Şimdi benim sandığım tüm goller sahte. Kızma hakeme adam, o da senin gibi ihanetle harmanlanmış arsız bir ibne.

Lakırtı CXXIII;

Dehşet içinde sevişirken bedenler, aşka orgazm geçirdi yalnızlıklarımız. Şimdi bir sigara yak ardından, dumana boşalsın pişmanlıklarımız.

Lakırtı CXXIV;

‎'Bu ülkeye yeni bir düzen lazım.' dediğin gün, aklı aşka bulaşmış kadınları sıraladın kapında. Geç olsa da anladım bahsettiğin 'düzen'in sen olduğunu, yazık bana.

Lakırtı CXXV;

Bu gece, aşk uğruna kanlı mezeler hazırlayacağım,
Ana yemek olarak ihanet usûlü yalan sevişmeler var sevgili.
Kadehimi şerefine kaldırırken dileklerimden kes beni.

Lakırtı CXXVI;

Gitmeler üzerine kuruyorum düşlerimi, çok kapılmamak adına. Kalben inandığım masallar hatrına, mutluluklar saklıyorum duvaksız yarınlara. İbadeti öğretiyorum sahte cennet vaadettiğin ruhuma. Yine de y'aralıyorsun mahremliğimi üç beş zevk uğruna. 'Olacaklardan Sorumsuz Devlet Bakanı' edasıyla, içerime kadar d'işliyorsun aldırmadan acıma. Ve ben her şeyden habersiz, varlığına şükreden bir anne gibi, gözlerinden öpüyorum usulca.

Lakırtı CXXVII;

Uzun bir bekleyiş bıraktın ardında, tekrar döneceğine dair u'mutlu misillemeler yaptım, herkesle seviştim mesela. Belki geçerken uğrarsın diye, kalbimin başına karşılama cümlesi astım; 'Hoşgeldin yol geçen hanım'a.'

Lakırtı CXXVIII;

Okyanus kadar derin maviliğe bürünmeseydi gözlerin, sana bakarken tek kulaçta boğulmazdı sözlerim...

Lakırtı CXXIX;

Sol gösterip sağ vursaydın keşke, ardından 'sağ ol' derken korkmasaydım, yine sol'uma denk getireceksin diye.

Lakırtı CXXX;

Göz gürültüsü var bu odada, anlaşılan sağanak susmalar birikiyor havada.

Lakırtı CXXXI;

Her ayrılık sonrası, Tanrı cennetini övmeseydi bize, minnet yerine cinnet duyacaktı sevişenler, onca iniltinin içinde.

Lakırtı CXXXII;

Nefret, bir bakıma pespayeliktir. Bu yüzden en çok aşka yakışır.

Lakırtı CXXXIII;

Ağlama. Ağlarsan, göz pınarların küresel ısınacak, kuruyacak kapakların. Ve ben, her gece varlığına secde ettiğim sığınağımdan mahrum kalacağım...

Lakırtı CXXXIV;

Yalan söylemek günahtı benim dinimde, aşkla tanışmadan önce.

Lakırtı CXXXV;

Yalanla beslenen her aşkın koynundan yılan çıkması, hiç de şaşırtıcı değil artık, olağanlaştı.

Lakırtı CXXXVI;

İçimde bıraktığın acıların hepsini tek tek doğurdum, artık ben de bir anneyim. Üzgünüm sevgilim, şimdi cennete girebilmek için, ilk önce ayaklarımın altında ezilmelisin.

Lakırtı CXXXVII;

Öğreneceğin çok şey var adam. Mesela; örümcekler bile bir kadın gibi ağlayamaz yalnızlığı. Ve hiçbir kadın, sırf sen istiyorsun diye p'aralamaz aşkını.

Lakırtı CXXXVIII;

Sevişmek için aşkın adını kirletenler, sevilmeye en çok muhtaç olan kişilerdir.

Lakırtı CXXXIX;

Adın aşksa eğer, belki uğrunda acı çekmeye de değer.

Lakırtı CXL;

Çok özlettin kendini aşk, yokluğunu hisseden tüm hücrelerim benliği yok edip, senlikte kayboluyor...

Lakırtı CXLI;

İkimiz için de farklı anlamlar taşıyordu 'sevişmek' fiili. Ben Türk filmlerindeki masumiyetten bahsederken, sen aynı filmlerdeki Coşkun'lukları baz aldın.

Lakırtı CXLII;

Öğüt: Bir insana çok büyük anlamlar yükleyip hayatına sokarsan, 'hayatına sokarsın.'

Lakırtı CXLIII;

Olur da ölürsem senden önce, iletirsin imama; aşk ayrılığın ikindisi. O zamana kadar gömmesinler beni.

Lakırtı CXLIV;

Aşkın kanatlarını kırdı Tanrı, şeytanlaştığını anlayınca.

Lakırtı CXLV;

Demek istediğim; kan kokuyor kök saldığın bedenler, midesi bulanıyor, başı dönüyor aşkın. Çıkmadan gün yüzüne ihanetler, tadını çıkar ayrılığın.

Lakırtı CXLVI;

Tek bir soru var şimdi; gözlerine yüklenilen anlamları nerenle taşıdın da aşkla kandırdığın her kadın ihanetine gebe kaldı?!

Lakırtı CXLVII;

Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!

Lakırtı CXLVIII;

Her aşk bir yalnızlık peydahlıyorsa sonunda, yalnızlık tüm kalplerin aşk'kentidir.

Lakırtı CXLIX;

Aşk, cansız varlıkları canlılaştırır. Mesela; bakkaldan aldığım iki jiletin hesabını yapıyorum şimdi. Gittin ya, onlar bile kesmeyecek bileklerimi. Matemde hepsi.

Lakırtı CL;

- Cennete gittiğimde ileteceğim aşka; çok selamı var Tanrı'ların, yanına aldığın için erken yaşta.
+ Ya cehennemdeyse aşk?
- O zaman da sen iletirsin yana yakıla.

Lakırtı CLI;

Sevişmek çoğu zaman bir eylemdir, işin içinde aşk yoksa eğer.

Lakırtı CLII;

Dudakları buruşan her kız çocuğu önce ağlar, sonra büyük bir ustalıkla hüznü aşka bağlar.

Lakırtı CLIII;

Bittik. Sen kalbini kaybettin, ben kabemi. Şimdi sadece en ateist düşler çekiyor ilgimi.

Lakırtı CLIV;

Aşk, ilk başlarda hayatken, sona yaklaştıkşa intihar halini alır. Ve her insan, ilk intihardan sonra daha çok hayata bağlanır.

Lakırtı CLV;

Üzülüyorum,
Sen İstanbul oluyorsun,
İstanbul daha çok kirleniyor...


Lakırtı CLVI;

'-de, -da eki bazı durumlarda ayrı yazılır' diye öğretmediler mi sana okulda? 'Hayatımdasın' demeyecektin seni severken, 'hayatımsın' kelimesi öylece dururken.

Lakırtı CLVII;

Sonuç olarak gidiyorsun yine. 'Hayatta kal' sen, ama hayatta 'kal' dememi bekleme benden.

Lakırtı CLVIII;

Aşk demeden anlamalıydık ihanetin geleceğini. Belki o zaman daha az kandırırdık birbirimizi.

Lakırtı CLIX;

İlkokuldaki beslenme saatlerinde apar topar hazırlanıp, başka kadınların koynuna girdiğin günlerde çocuktum, bilmiyordum henüz yılanların zehrini. Büyük sözüne inanmayan tüm çocuklar gibi, dinlemedim 'her çocuk *** belli olur' diyen annemi.

Lakırtı CLX;

Anladığım tek bir şey varsa şayet ihanetinle; En bakire aşklar bile, gün gelir bir anlık zevk için kendini verir b'aşka kanan tinlere.

Lakırtı CLXI;

Öğretemedim sana; bir insanı bir ruhtan alıkoymak kadar günahtı, bir aşkın aklığına alı koymak...

Lakırtı CLXII;

Şimdilik gidiyorum. Dönüşüm ukteysen olacak.

Lakırtı CLXIII;

Yağmurları sevmediğini söylerdin her seferinde, ben yağmur altında yürümeyi sevdiğimi söylerken. Kardan da nefret ederdin, hep küfrederdin, ben beyazlığına hayran hayran bakarken. Bulutlara öfkelenirdin, ben yanlarına çıkıp, onlara sımsıkı sarılmayı düşlerken. Gök'yüzünden, gittin benden. Ama yanlış anladın sevgili, hiçbirini daha çok sevmemiştim senden.

Lakırtı CLXIV;

Ruhun ruhuma tecavüze kalkıştığından beri, zevk almaya bakıyor tüm ihanetler.

Lakırtı CLXV;

En başında böyle anlaşmamıştık sevgili, her şeyi silip gidecektin, s.kip değil. Yine yanlış anladın.

Lakırtı CLXVI;
 
'Gidersen ölürüm!' dediğin zaman, kalbi kırıldı ölümün. Bir cümlede sadece yüklem olarak kaldığı için.

Lakırtı CLXVII;

Yine çınlıyor kulaklarım. Hangi kadına fısıldıyorsun ismimi? Ve biliyor mu tüm o kadınlar ihanetle beslendiğini? Yazık, onlar da benim gibi seve seve beklerken seni, sen s.ke s.ke habersiz terk ediyorsun hepsini.

Lakırtı CLXVIII;

Ah bayım, siz yok musunuz siz...
Hani diyorum, ansızın çıka gelseniz ve çıkarsız sevseniz...
Siz çarpsanız bana arabayla, duygularım kör olsa,
Görmese sizden başkasını gözlerim...
İkimizde yalan fakiri, aşk zengini olsak...
Babalarımız annelerimizin hatrına onaylasa ilişkimizi...
Ve hep beraber uşağa versek kinimizi...
Ah bayım, siz yok musunuz siz...
Sahi, nerdesiniz?
Ne zaman gelirsiniz?
Hazır edeyim hemen Türk filmi usûlü sevişmeleri...

Lakırtı CLXIX;

Bir müziğin intihar koman'do'sudur aşk. En tiz halinde, tez elden bitirir işini, diline pelesenk olan nakaratla tekrar tekrar öldürür benliğini.

Lakırtı CLXX;

Bir ölünün yıkanmadan önceki son haliyim şimdi.
Üzerimde başka eller, tenler, tinler...
Hepsi, kirimden habersiz, temizlemeye çalışıyorlar beni.
'Değmeyin kalbime, orada dünya ahiret aşkım gizli!' derken hatırladım,
'Ölüler de konuşabilir, ama kimsenin umrunda olmaz' dediğini.

Lakırtı CLXXI;

Ölmek fiili noktalarını kaybettiğinden beri yetim bırakıyor cümleleri. Mesela; bir aşk başka bir aşklayken kalp 'oluyor'.

Lakırtı CLXXII;

"Diğerleri benim kadar sevemez belki seni ama, ben de onlar gibi soyamam mahremiyetimi karşında." desem de inanma. Haklarını yemeyelim şimdi, mutlaka onlar da sever seni paranla.

Lakırtı CLXXIII;

Kim ne derse desin, en uzun fiil özlemektir!

Lakırtı CLXXIV;

Kadına gururu yükleyen tüm aşklara inat diyorum ki; unutamamışsan eskileri, hiç başlama bana.

Lakırtı CLXXV;

İhaneti anımsatan sıradan bir'i'ydi aşk...

Lakırtı CLXXVI;

Demek istediğim; Öyle bir giderim ki, sen de benimle gelirsin!

Lakırtı CLXXVII;

Çok sol'cu tanıdım. Hiçbiri seninki kadar kalıcı devrimler yapamadı, aşk denilen soysuzluklar ülkesinde.

Lakırtı CLXXVIII;

Sana biraz aşktan bahsedeyim sevgilim... Ya da boşver, hiç konuşmayalım hakkında. Bir şeyi kırk kere söylersen olurmuş ya, mazallah ihanete uğrarız sonra.

Lakırtı CLXXIX;

Hani, yokluk bir bakıma varlığıdır ya insanın, öyle yoksun işte.

Lakırtı CLXXX;

Tanrı'ya sığınıp şeytanından kaçtığım tek yersin. Nice pişmanlığım var, başımı secdene gömeceğim ki, dudakların yüzüme değsin...

Lakırtı CLXXXI;

Gözlerin, her sarhoşun bitmek bilmeyen son demi.
Gözlerin, kaybettiklerinden gurur duyan savaş gazisi.
Gözlerin, hayatla mücadele derneğinin film şeridi.
Gözlerin, aşka susayan dudakların içli iniltisi.
Gözlerin, o bir türlü gelmek bilmeyen kıyamet mevsimi...

Lakırtı CLXXXII;

Kim demiş dün gece ağladım diye?! Sadece, yokluğunu fırsat bilen bütün tozlar aralarında anlaşıp gözüme kaçtı!

Lakırtı CLXXXIII;

Ardımda Portishad ezgisi,
Elimde sahibinden az kullanılmış bir viski şişesi...
Kendi kendine gelin güvey olmaksa bu aşkın deyimi,
Ben iç güveysinden hallice olanım sevgili...

Lakırtı CLXXXIV;

İhanet, Tanrı'nın toplu intiharıdır. Çünkü, 'herkes kendisinin Tanrı'sıdır!' diye öğretilen aşk dininde ihanet yaratıldığından beri, tüm din sakinleri kendini bileklerinden kesip aforoz etti.

Lakırtı CLXXXV;

Aşk, tek başına ruha tecavüz eden bir ırz düşmanıyken, kaçmaya gerek yok, her durumda s.ker seven.

Lakırtı CLXXXVI;

Hangi hazin sondan geldiysen yanıma, ondan başla yok olmaya. Çünkü, 'her son bir başlangıçtır' diye öğretildi bize. Ve ben o başlangıcın en yakınında kök salmış bir ağaç olarak, yapraklarımla örteceğim mahremiyetini, usulca...

Lakırtı CLXXXVII;

Aşktan yanan bir erkeğin 'çok sıcak oldu, klimayı aç' demesi, aşktan yanan bir kadının 'üşüyorum, ısıt beni' demesidir.

Lakırtı CLXXXVIII;

Kaç çocuk tanıdım, hepsinin ağzında bir küfür repliği; 'Seni seviyorum ama onu daha çok seviyorum. Çünkü onun oyuncaklarıyla da oynayabiliyorum.'

Lakırtı CLXXXIX;

Tanrı günah yazmasın ama, yedi kez gidip gelmeli aşkta. Bu da bir insanın diğer insana ibadetidir sonuçta.

Lakırtı CXC;

Tanrı'nın ilk emri 'oku' ya hani, işte Eros bunu yanlış anlamış olmalı ki, hâlâ aşk diye s.kiyor kalpleri.

Lakırtı CXC;

Kaç çocuk tanıdım, hepsinin ağzında bir küfür repliği; 'Seni seviyorum ama onu daha çok seviyorum. Çünkü onun oyuncaklarıyla da oynayabiliyorum.'

Lakırtı CXCI;

Hani, yokluk bir bakıma varlığıdır ya insanın, öyle yoksun işte.'

Lakırtı CXCII;

Dedim ki; "Öl ki, toprak ol. Her yağmur sonrası içime dol."
Dedi ki; "Ölürsem, ölürsün. Her yağmur sonrası benimle gömülürsün."

Lakırtı CXCIII;

Kadının tek bir ihaneti, erkeğin bütün ihanetlerini döver!

Lakırtı CXCIV;

Her ayrılık, ayrı ayrı dolaşan iki aşktır aslında.

Lakırtı CXCV;

'Gel şöyle otur, bu aşkın belini doğrultalım' dersen, korkarım, gelmem. Çünkü biliyorum ki, hangi kadına kurduysan bu cümleyi, sonunda paramparça oldu kalpleri. Ve şimdi 'oturduğu yerden' para kazanıyor hepsi.

Lakırtı CXCVI;

Küfretme kalbin hezimetlerine, 'seni seviyorum'lara müptezel bir aşkı yaşatmak gerekir kimilerince. Ve özellikle arkada bırakılan ruhun temizlenmesi için, yaş'atmak çok daha önemlidir herkesçe.

Lakırtı CXCVII;

Gitmek sana yakışan bir intihar biçimiydi. Ölmekse bana yapışan bir düşünce birliği.

Lakırtı CXCVIII;

Sondan başlıyorsa yazgın, failinden meçhuldür aslın.

Lakırtı CXCIX;

Kanatları kırılan bir meleğin ölüm haberi, şeytanın yaşam sevincidir. Bu nedenle her aşkın sonunda şeytan galip gelir.

Lakırtı CC;

Aşkı ilk önce özene bezene Tanrı yarattı, sonrasında kullanılmış bir paket gibi yar'attı.


Lakırtı CCI;

Anladım ki, sensizliğin en büyük çığlığı sessizlikti. Bu nedenle, belki duyarsın diye, bütün hücrelerim susmayı seçti.

Lakırtı CCII;

Beklemek, iş, oluş, hareket bildirmeyen tek eylem artık.

Lakırtı CCIII;

Ah be sevgili, gözlerimin bütün yeşillikleri, hasretinden sararıp gitti. Ağlamam, eğer böyle de seveceksen beni.

Lakırtı CCIV;

Sen İstanbul değilsin.
Ne harcadığın kadınlardan bir 'kız kulesi' yapabilirsin,
Ne de aşkı kalbe bağlayan boğazlardan geçebilirsin.
Sen İstanbul değilsin ki adam,
İntihar habercisi gözlerinin denizinde beni y'üzesin.

Lakırtı CCV;

Küçüklükten gelen bir alışkanlık bizimkisi. Nasıl, düştüğümüzde, dizlerimiz kanadığında büyük bir ustalıkla ayağa kalkıp 'yok bir şey, iyiyim ben!' deyip oyuna devam ettiysek zamanında, bütün o aşk sandığımız duygularda da kalbi yara bantlarıyla doldurup devam etmeye çalışıyoruz hayata. Anne temennisi olarak ikisinin d...e tek bir ortak cümlesi var; 'büyüyünce unutursun mutlaka.'

Lakırtı CCVI;

Aşk yakandı, ya'kan.

Lakırtı CCVII;

Yalnız değilim elbette. Hani olur da gidersin diye, yanımda benimle birlikte bekleyen jiletlerim, bileklerim ve cinnetlerim var. Bilmem anlatabildim mi?

Lakırtı CCVIII;

Hani diyorum, giderken bir iki el de kafama sıksan, anında unutmuş olsam ben de, olmaz mı?

Lakırtı CCIX;

İçime atmaktan bütün gözyaşlarımı, kanıma karıştı gözlerimin yeşilleri. Şimdi kesseniz bileklerimden beni, koca bir ormanla karşılaşmanız an meselesi.

Lakırtı CCX;

Herkes sevmek ister, ama nedense kimse sevmeye değecek birini bulamaz. Buradan alacağımız ders şu; herkes birisinin değersizi, boşuna aramayın, yok öyle biri.

Lakırtı CCXI;

Zor değil, elbette ölçülebilir bir aşkın içinde öpülmeye kıyılamamış iki dudak arası bal farkı...

Lakırtı CCXII;

Tanrı görse gözyaşlarımı, kendi yağmurundan utanırdı.

Lakırtı CCXIII;

Aşk isyandır, kal'be!

Lakırtı CCXIV;

Kadın der ki; Çok bay'dın, yaramazsın.
Erkek der ki; Yok k'adın, anlamsızsın.
Tanrı der ki; Öpüşün, barışın.

Lakırtı CCXV;

Bütün sevgililer için, yazılışı aynı, anlamı farklı tek kelime 'aşk'tır.

Lakırtı CCXVI;

Çok sitem ettim Tanrı'ya. Çift ayak üstünde yalnızlık cezası verdi yalnızlığıma.

Lakırtı CCXVII;

Değiştirsinler İstanbul'un adını bunca katliama seyirci kalan aşklara inat! İsyanbul olsun, şanına yakışsın ihanetin hayat!

Lakırtı CCXVIII;

En içten intihar şeklidir 'seni seviyorum.' İçinden gele gele dediğin vakit ya başarılı olup ölürsün ya da başarısızlık içinde sürünürsün.

Lakırtı CCXIX;

‎'Üçün biri aşk', diğeri aşk, diğeri de aşk.

Lakırtı CCXX;

Ben; boş sevenin hoş aşk 'sandığı'. Sen; aşk 'sandığının' kayıp anahtarı. Şükür, bugün de unuttu bizi Tanrı.

Lakırtı CCXXI;

En büyük yalandır 'aşkın yaşı yoktur' lafı. Öyle yaşlıdır ki aşk, bu yağmurlar bile yanında Tanrı isrâfı.

Lakırtı CCXXII;

Üzülme. Elbet bir yerden sonra kesilir damarlarından, kan'gren aşklar.

Lakırtı CCXXIII;

Her aşkın ardından ölmek kolay, yaşamak olay.

Lakırtı CCXXIV;

Seni sevmek, dudaklarında secdeye yatarken, bütün o mitolojik tanrıların günahlarını üstlenmektir.

Lakırtı CCXXV;

Merhaba aşk. Ben de tam, bir 'ihanete uğrayıp' çıkacaktım zaten.

Lakırtı CCXXVI;

Tıbbî bir açıklaması yok bu körlüğün sevgilim. Aşk deyip geçelim biz. Hem, ikimiz de biliyoruz ki, hiçbir aşk göz göre göre gitmez bu şehirden.

Lakırtı CCXXVII;

Gittin, ruh aşka peşkeş çekti sevgili. Şimdi, sadece tüm bedenimle seviyorum seni.

Lakırtı CCXXVIII;

Ağlama sakın, timsahlar kıskanır gözyaşlarını, dayanamam.

Lakırtı CCXXIX;

Kadınlar, sizin sandığınız kadar düşünmüyorlar geçmişi. Çünkü, hepsinin tek derdi, gelecekte ayaklarının altına almak cenneti.

Lakırtı CCXXX;

Bir 'an' içinde olmak istemiştim. Pardon, ben sadece, bir an için de olsa kayıtsız, şartsız sevilmek istemiştim...

Lakırtı CCXXXI;

Merak etme sevgilim. Ölümüme çok az kala, yanıma gelip, 'gözlerine bakmadan yaşayamam' dersen, gözüm açık da giderim, hiç sorun değil.

Lakırtı CCXXXII;

düşün ki bir akşam üstü,
tam da yağmur yağmaya niyetlenmişken,
tanrı bile susmuşken rüzgarının karşısında,
ellerinde birkaç ayrılık birden taşıyan çiftler
yamalı kalpleriyle, sanki hiç kırılmamış gibi gezerken,
gözlerinin önünde ruhuna tecavüz edenlere
sırf zorunda olduğu için tebessüm ederken bir kadın,
etrafında olup bitenden habersiz havalarda dolanırken bir kuş,
gök kuşağının altında kayıp hazineyi aramaya çıkmışken birkaç derviş,
henüz alzheimer olan aşık bir ihtiyar heyeti hâlâ diz dize otururken,
kim sorar neden çıkarsız seviştiğimizi?
yapma sevgili,
gitmenin de bir adabı olmalı hani,
böyle yüzüm yüzünün üstündeyken de bırakılmaz ki aşkın en mahrem hali...

Lakırtı CCXXXIII;

Koyu bir devrimcinin, platonik hiddetiyle söylemeliyim ki; hiçbir ihtilal sevindirmez beni, kalbine girebilme ihtimali kadar...

Lakırtı CCXXXIV;

Hakkını yememek lazım, çok hayırseverdi. Ne zaman 'beni seviyor musun?' diye sorsam, hep hayır derdi.

Lakırtı CCXXXVI;

Aslında gözlerim yok benim, ellerim yok, dudaklarım hiç olmadı, kalbim hep sendeydi ki sen de yoktun zaten. Bunca yoklukla nasıl hâlâ nefes aldığımı sorma, öldürmeyen Allah öldürmüyor işte, süründürüyor.

Lakırtı CCXXXVII;

Ben de hiç özlememiştim zaten, sevmiyordum da deli gibi. Dur anne! Şu burnumu törpüleyeyim, ölüyorum şimdi.

Lakırtı CCXXXVIII;

Ben çok güzel İstanbul olurdum.
Aklımda ekmek parası varken, dünyaya sığmayan aşkları koyardım yüreğimin orta yerine.
Sen de çok güzel İstanbul olurdun ama.
Gösterişinle kör ederken insanların gözlerini, mutlaka arka sokaklarında bir beden bir ruha tecavüz ederdi.

Lakırtı CCXXXIV;

Çok şey bekleme benden artık. Aşk da neymiş sanki! Gün gelir, çok sıkılırsa Tanrı'nın canı, o bile inkar eder insanlarını!

Lakırtı CCXL;

Hani kan tutar ya seni, gitme diye kestim bileklerimi.

Lakırtı CCXLI;

Yazık aşka, bize inandı.

Lakırtı CCXLII;

En çok da gittiğin günü özlüyorum. Çünkü, sadece o zaman sımsıkı ve içten tutmuştun ellerimi, 'hoşça kal' demiştin. Tuttum sözümü sevgili, o günden beri hoş'çakallarla avutuyorum kendimi.

Lakırtı CCXLIII;

Affet beni Tanrı'm! O'na senden daha çok inandım...

Lakırtı CCXLIV;

Ben çok güzel giderdim aslında, Tanrı özlemek adında keşkeler serpiştirmeseydi yüreğime.

Lakırtı CCXLV;

İhanetler hala sıcak. Şu aşk dediğiniz, fazla uzağa gitmiş olamaz.

Lakırtı CCXLVI;

Din'di kar. İnananların kalplerinde çamurlu ayak izleri bıraktı...

Lakırtı CCXLVII;

Aşk her ikimiz için de birkaç parçası eksik yapbozdan ibaretti.Ya sen yoktun ya da ben.

Lakırtı CCXLVIII;

Üzülme aşkın yalan yüzü, eden bulur derler... Bugün gittiğin başka bedenler, yarın yarattığın aşka ihanet edecekler...

Lakırtı CCXLIX;

İçinden "gitmek" geçiyorsa eğer durdur onu;sakın dışarı çıkmasın!

Lakırtı CCL;

Gitmen çok da önemli değil aslında. Öyle ya da böyle, ruhu sende saklanan bir ceset duruyor yanında.

Lakırtı CCLI;

Gözlerinde sabahlamak vardı şimdi... Günle birlikte göz bebeklerimiz de doğardı belki...

Lakırtı CCLII;

Hangi melek onun gibi elçilik yapabilir kalpler arasında? Hangi melek gözlerimden yağdırabilir kainat yağmurlarını usulca? Hangi melek böylesine güzel üfleyebilir bir sura'ta? Ve hangi melek öldürebilir bir ruhu ruhunda? Sen söyle Tanrı'm, şeytan pişman mıdır böyle yaratıldığına?

Lakırtı CCLIII;

Lütfen Tanrı'm, güzel bir ölüm şekli nasip et bana. Gözlerinde boğulsam yeter mesela...

Lakırtı CCLIV;

Çok da muhteşem bir olay olarak gelmezdi insanlara Musa'nın denizi ortadan ikiye bölmesi, deniz mavisi gözlerine bakarken ruhumun nasıl paramparça olduğunu görselerdi...

Lakırtı CCLV;

Gelmiş geçmiş en büyük aşktı bizimkisi fakat şimdi sen gittin ya hay ben senin gelmişini geçmişini...

Lakırtı CCLVI;

Bir sevgilinin 'git' demesi en kötü küfürdür, illa 's.ktir'i karıştırması gerekmez işin içine.

Lakırtı CCLVII;

Bir kadının elinden tutarsanız, yüreğinden de tutmuş olursunuz. Bir erkeğin elinden tutarsanız, ski de tutmuş olursunuz.

Lakırtı CCLVIII;

İntihar acizliktir. Tesadüf bu ya, şu sıralar hayli acizim.

Lakırtı CCLIX;

O tabuta girmeden önce son bir uyarı sana; sakın 'ölüme' yaklaşma!

Lakırtı CCLX;

Kadınlar makyaj altında saklanmayı sever. Hem, hanginiz ölümün yakışmadığı bir palyaço gördünüz ki?

Lakırtı CCLXI;

Bu kayan yıldız değil, dilek dilemeyin boşuna. Sadece bir aşk bir kalbin ölümünü kutluyor gökyüzünde kaya kaya.

Lakırtı CCLXII;

En sonunda, seni sevmekten de özlemekten de vazgeçirdin beni. Teşekkürler sevgili, gidişini izlemek kolay olacak şimdi.

Lakırtı CCLXIII;

Her hayırda bir şer vardır. Bende de sen varsın işte.

Lakırtı CCLXIV;

'Her şeyi' olan bir insan anlamaz 'hiçbir şeyin' değerini... Bu yüzden, aşk hep fakir işi...

Lakırtı CCLXV;

Renk renk kalemler çalsam çocukların resimlerinden, gözünü boyasam mesela, 'kanar mısın' sevgili masumluğuma?

Lakırtı CCLXVI;

Ben sana kör kütük aşıktım. Sense bunu göremeyecek kadar kör, anlamayacak kadarsa kütüktün.

Lakırtı CCLXVII;

Tanrı nasıl şeytanı kovmuşsa kendinden,
Ve şeytan buna rağmen onunsa hâlâ,
Bu git demelerin boşuna...

Lakırtı CCLXVIII;

Üzülme, üşümezsin daha, canımı yaktın o kadar...

Lakırtı CCLXIX;

Kalbime yapacağın bir ihtilal daha var, o da öldürmek mi dersin?

Lakırtı CCLXX;

Yeter artık, kimse demesin unut diye! Dur deyin bakalım dünyaya duracak mı?!

Lakırtı CCLXXI;

Aşkın 'yaşı' yoktur ama aşığın 'yaşı' çoktur.

Lakırtı CCLXXII;

Saatleri birbirine denk getirmeye çalışan insanları hor görmeyin. Büyük ihtimalle terk edilmişlerdir.

Lakırtı CCLXXIII;

Özür dilerim,sanırım gözlerindeki cenneti hak edecek kadar masum değildim.

Lakırtı CCLXXIV;

Şimdi sen yoksun ya, her şey her şeyden yoksun...

Lakırtı CCLXXV;

Aramızda bir harfin lafı olmaz sevgili, sen yine de 'seni seviyor(d)um' de...

Lakırtı CCLXXVI;

Bakma ardından ağladığıma, gözlerimdeki yeşillik solmasın diye hepsi.

Lakırtı CCLXXVII;

İstanbul kadar olamadık. İki kalbi bir aşkla birbirine bağlayamadık.

Lakırtı CCLXXVIII;

Çok zaman geçti ardından, en çok da gözlerim 'yaşlandı.'

Lakırtı CCLXIX;

‎'dünyanın en uzun gecesi'nden sesleniyorum sana,
yani gittiğin günden...
o zamandan beri 'aralık' kalbimin kapıları,
gelmek istersen, utanma sakın, paldır küldür dal içeri,
soğuktur dışarısı, en azından ısıtırım seni...

Lakırtı CCLXXX;

Seni düşünürken onu unuttuğum için çok borçlandım Tanrı'ya. Nasıl olsa gittin, şimdi kessem boynumdan yukarısını, 'boynumun borcunu ödedim' desem, inanır mı tekrar Tanrı bana?

Lakırtı CCLXXXI;

Derler ki; doğanın kanunudur, birinin yaşaması için birinin ölmesi gerekir. Sakın üzülme sevgilim, sen yaşa diye ben (seni) seve seve ölürüm.

Lakırtı CCLXXXII;

Evet, bağımlıyım ve yerinde değil aklım. Yokluğun öldürmez belki ama üzülme sevgilim, mutlaka sürüneceğim.

Lakırtı CCLXXXIII;

Hiçbir hoşçakal bu kadar güzel olmamıştı. Görüyorsun ya eski/meyecek sevgili, gidişin bile beni mutlu bıraktı.

Lakırtı CCLXXXIV;

Sende bıraktım her şeyimi, bu yüzden bilmiyorum, acıyor mu kalbim?

Lakırtı CCLXXXV;

Gözlerin düş'tü gözlerime... Göremiyorum sevgilim, hangi bulutların üstünden atlamıştık cehenneme?...

Lakırtı CCLXXXVI;

Ben bilmem unutmayı, beyim bilir.

Lakırtı CCLXXXVII;

İddia ediyorum, dünyanın en uzun ve anlamlı cümlesi 'sen'dir.

Lakırtı CCLXXXVIII;

Aşka inancını kaybetmiş bir kalp ne kadar sağlıklı atabilirse, o kadar erken atılabilir geçmiş çöpe...

Lakırtı CCLXXXIX;

Vasiyetimdir, ben öldüğümde kimseye yıkatmayın kalbimi. O'nun kiriyle gömülmek istiyorum.

Lakırtı CCXC;

Ben bıraktım geçmişi, düşünmeyi. Senin 'geleceğin' yok.

Lakırtı CCXCI;

"Yılbaşında yalnız olmak" çok büyük bir eylemdir aslında.

Lakırtı CCXCII;

Rüya gibiydi gelişin ve bir kabus gibi gittin. Sen hâlâ uyumaya devam et kalbim...

Lakırtı CCXCIII;

'Seni sevmek' gibi bir eylemin ağırlığı altında eziliyorum. Sevmemene alıştım da, hiç mi üzülmüyorsun?...

Lakırtı CCXCIV;

Ellerimi tut, ısınsın biraz, tutuşalım. Sonra gidersin yine, merak etme, ben bıraktığın ateşe de sahip çıkarım.

Lakırtı CCXCV;

Birgün biri başarırsa şayet, gelmiş geçmiş en büyük devrim 'unutmak' olacaktır.

Lakırtı CCXCVI;

Tuzu eksik yaramın. Gel, bas, git.

Lakırtı CCXCVII;

Sen bilirsin Tanrı'm, gel, fısılda kulağıma, 'birgün benim de adım yazılır mı intihar eden yazarlar arasına?'

Lakırtı CCXCVIII;

Ölümü gör gel adam! Gel de ölümü gör.

Lakırtı CCXCIX;

Bütün boş sayfalarda adın yazıyor şimdi; hepsi 'bomboş.'

Lakırtı CCC;

Siz hiç bal ağacı gördünüz mü? Ben gördüm. O öptüğünde dudaklarımda yeşerdi.

Lakırtı CCCI;

Kalbimde ölmüşlerimin ruhu için,biraz su's!

Lakırtı CCCII;

Gidenin ardından 'yazık' demek aşka atılmış en büyük kazıktır. Oturunuz.

Lakırtı CCCIII;

Gitsen de, kalsan da ve hatta ölsen de sakin ol. Kimsenin umrunda değilsin.

Lakırtı CCCIV;

Allah b'aşka dert vermesin, hiç çekilmiyor...

Lakırtı CCCV;

Aşkın da, kalbin de, sevginin de, gelmişin de, gitmişin de, gelecek olanın da, hayatın da...

Hatrı var, şimdi ölemem...

Lakırtı CCCVI;

Bakma sen gözlerimin rengini kaybettiğine. Gittin ve her yeşil gibi onlar da fazla sulanmaktan sarardı işte.

Lakırtı CCCVII;

Varla yok arasında kalmışlara aşık denir.

Lakırtı CCCVIII;

Gitmen çok da öldürmedi yüreğimi. Ama elimde değil, özlüyorum ellerini...

Lakırtı CCCIX;

Korkma adam, azrail gelse kapına, kıyıp da alamaz yanına...

Lakırtı CCCX;

Hatasız kul olmaz. Affettim, hadi gel.

Lakırtı CCCXI;

Yalnızlık Tanrı'ya mahsus, onu yaşatmak bana.

Lakırtı CCCXII;

'En büyük pişmanlığın nedir?' diye sorsalar, hiç kuşkusuz 'Onu son kez öpmemekti!' derim. Terk edilmişten size bir tavsiye; Ben ettim, siz etmeyin...

Lakırtı CCCXIII;

Seni sevmem, senin beni sevmene en büyük engeldi.

Lakırtı CCCXVI;

Ben ölümüm, sen de 'gidicisin' zaten. Yani sevgilim, az kaldı, kavuşacağız.

Lakırtı CCCXVII;

Ben bu gece öldüm.
Ruhum astı kendisini dapdar ağaçlarda.
Yarım kaldı umutlarım.
Biliyorum, ilerde çok anılacak adım sahte intiharlarda!
'Biri vardı' diyecekler, 'adı; ölüm, adı batsın!'

Lakırtı CCCXVIII;

Ölürsem kabrime sadece sen gel, eserini gör, gururlan ve tekrar git.

Lakırtı CCCXIX;

İnsanlar doğar, büyür, aşık olur, tekrar doğar, büyür ve en sonunda küçülerek ölür.

Lakırtı CCCXX;

Bir aşkı mükemmel yapan iki şey vardır; biri ihanet, diğeri yalan.

Lakırtı CCCXXI;

Yalnızlığı küçümsemeyin. İnsan en çok yalnızken utanmaz çıplaklığından.

Lakırtı CCCXXII;

Ben konuşmuştum Tanrı'yla, yakmayacaktı bizi gitmeseydin eğer. El ele 'tutuşacaktık' sadece, o kadar...

Lakırtı CCCXXIII;

'Seni seviyorum'la başlayan cümleler, ilerde 'Beni seviyor musun?'a döner.

Lakırtı CCCXXIV;

Bir aşkın en güzel yanı, kavga sırasında 'çek ellerini üstümden!' diye bağırırken o ellerin üstünden hiç gitmeyeceğini bilme hayalidir.

Lakırtı CCCXXV;

Aynı iklimlerin soğuğunda üşüyorsak,
Aynı şehirlerin gizli saklı köşelerine atıyorsak ruhumuzu,
Aynı pazar yerlerinde satılıyorsa yasak meyvemiz,
Aynı harflerle kuruyorsak cümlelerimizi,
Aynı yerden gelip aynı yere gideceksek,
Aynı kefenlerin esiriysek eğer,
Aynı anda ben seni, sen kendini düşünüyorsan,
Bir farkımız yok demektir,
Aynı aşka asıyoruz kemiklerimizi.

Lakırtı CCCXXVI;

Gitmeni birkaç cümleyle anlatacak yürek yok bende, ama bil yeter; gitmenle azılı bir katilden farkın kalmadı içimde, öyle öldürdün işte.

Lakırtı CCCXXVII;

Kıyameti merak ediyorsanız, terk edilen bir kadının sessizliğini dinleyin. 


Lakırtı CCCXXVIII;

Yaşamam senin elinde, istersen git tabii, -ne çok isterdim- ölümüm de ellerinden olsun.

Lakırtı CCCXXIX;

Hiçbir kastım yoktu, hiçbir şey kastetmedim seni severken. Kasıtlı sevmedim seni yani, Tanrı fısıldadı kulağıma; 'Nasıl ölmek istersin?' diye, ben de seni seçtim.

Lakırtı CCCXXX;

Gel sor dudaklarıma dudaklarınla özledim mi diye, susarsam namerdim!

Lakırtı CCCXXXI;

Unutmanın ne olduğunu unutturan bir masaldır aşk, sonunda bütün faillerini öldürür.

Lakırtı CCCXXXII;

Bu aşk dedikleri, bütün şehre yayılan sinsi bir virüs gibi anne.
Güzellikleri öldürdü, sevgiyi öldürdü,
Yeşilleri, çiftleşen köpekleri, atan kalpleri,
Yaşayan ne varsa hepsini öldürdü!
Tanrı'yı da sürgün etti dünyadan,
Bu aşk dedikleri, can yakmaktan başka hiçbir işe yaramadı yani!
Yani şimdi sıra bende, bütün dünyaya aşkı göstermeliyim!
Ve yarın çok geç, bu gece ölmeliyim,
Beni affet anne...*

*Cem Adrian.

Lakırtı CCCXXXIII;

İyi ki varsın yalnızlık. Sen de olmasan iyice yalnız kalırdım...

Lakırtı CCCXXXIV;

Bir çocuk doğar bu şehirde,
Bütün bulutlar utanır pamukluğundan...
Bir çocuk ağlar bu şehirde,
Bütün yağmurlar çekilir göğün gözünden...
Bir çocuk aşık olur bu şehirde,
Bütün yeşiller bir bir intihar eder...
Bir çocuk ölür bu şehirde,
Bütün Tanrılar bırakır dinlerini, insanları Allah'a havale eder!

Lakırtı CCCXXXV;

Bazıları böyledir işte, seni onunla aldatır, seninle onu...

Lakırtı CCCXXXVI;

Arkamızdan çok konuşacaklar sevgilim. 'Bir kız vardı' diyecekler, 'vatan gibi.' Bir de 'Bir çocuk vardı' diyecekler, 'vatan haini.'

Lakırtı CCCXXXVII;

Sen beni haketmedin, ben de acı çekmeyi. Bizdeki sevmek eylemi, haksız bir rekabetti yani...

Lakırtı CCCXXXVIII;

Aşk körlüktür. Ve bir insandan iki kere kör olmasını bekleyemezsiniz.

Lakırtı CCCXXXIX;

Bir şehrin -gerek kalınmadıkça- gidilmeyen arka sokakları gibiyim. Görülebilmek için ya tecavüzcülere yataklık ya da faili meçhul cinayetlere tanıklık etmeliyim.

Lakırtı CCCXL;

ben çok güzel saçmalarım.
seni severim mesela,
özlerim deli gibi,
uğruna dalarım ölümlü uykulara,
rüyalarımı seninle beslerim,
günlerim senin, aylarım sesin olur,
yıllara peşkeş çekerim.
ben çok güzel saçmalarım adam,
sen gidersin,
ben ardında aşkla bakar, kalırım...

Lakırtı CCCXLI;

Aklında bulunsun sevgilim; sen beni kandırmadın, ben inanmayı seçtim.

Lakırtı CCCXLII;

Gitmeni yediremedim yüreğime. Kalbim ve ben, aç bilaç geziniyoruz sensizlikte..

Lakırtı CCCXLIII;

'Sevmedim!' demenize gerek yok, zira her suçlunun repliğidir; 'Ben yapmadım!'

Lakırtı CCCXLIV;

Bir insana 'yar' demeyeceksin, yanlış anlayabiliyor ki bu durumda olan kalbe oluyor.

Lakırtı CCCXLV;

Herkes bekler birinin gelip; 'O yok artık, ben varım!' demesini. (Ki çok bekler.)

Lakırtı CCCXLVI;

Sen bütün yalanları silip yeryüzünden, gözlerini gözlerime değdirmeye geldin ya, hoş geldin...

Lakırtı CCCXLVII;

İnsanı kan tutar, deniz tutar, otobüs tutar, kavga sırasında biri tutar, çok gelen hesap tutar, o tutar, bu tutar, şu tutar, bi uyku tutmaz !

Lakırtı CCCXLVIII;

Yalnızlık öldürmez beni elbette, ama tutarsan elimden süründürmeyecek de...

Lakırtı CCCXLIX;

Gitmek, insanın başarabildiği en kolay görevdir. Asıl zor olan kendine gelmektir.

Lakırtı CCCL;

Gözlerim gözlerinde yatıya kalırsa günün birinde, sımsıkı sar bebeklerimizi, üşütme, gözünden bile sakın gerekirse.

Lakırtı CCCLI;

Bazen öyle bir ısıtır ki aşk, kelimeler kıyafetsiz kalır.

Lakırtı CCCLII;

İsmim ismine secde eder, soyadınla birleşirse eğer...

Lakırtı CCCLIII;

Sen beni unuttun ama belki de ben senin için bir umuttum?...

Lakırtı CCCLIV;

Bilirim, biri bir adım atsa kalbine, hadım edeceksin bütün pişmanlıklarını... Sen yine de beklemeye devam et çocuk, gün gelir kalbini baştan yaratır Tanrı...

Lakırtı CCCLV;

seninleyken hiç kendimde olmadım ben,
sana hapsoldum, kefeni yırttım ve senin tenine sarılıp gömdüm kendimi mezarlığa.
ben seni özüm kapalı sevdim adam,
ve buna rağmen, hiçbir zaman küfretmedim yokluğuma.

Lakırtı CCCLVI;

Aşkı terk edip gitmek z'alimlik ister. Geride kalmışsanız, boşuna küfretmeyin, ne yaparsanız yapın, bir z'alimle asla bir olamazsınız.

Lakırtı CCCLVII;

İkimizde açtık bu aşkta. ben sana bakmaya doyamadım, sen de başkalarını tatmaya...

Lakırtı CCCLVIII;

Boğazımda kalacaksan, İstanbul da olurum.

Lakırtı CCCLIX;

Bütün satırları yaktım ben seninle, bütün dizeleri yok ettim ve faili meçhul şiirler doğurdum geleceğimize... Şimdi adam, tutarsan elimden, geçmişi yazacağım kitaplara, 'geçti' diye...

Lakırtı CCCLX;

Yeter kendini benden esirgediğin, esirinim, ne zaman geleceksin?...

Lakırtı CCCLXI;

Uzun lafın en kısa halidir 'bitti.'

Lakırtı CCCLXII;

Ne zaman ki yağmur düştüğü yeri yakar, söz, o zaman unuturum seni.

Lakırtı CCCLXIII;

'Gitmez!' dedim, gittin. Kendime söylediğim bütün yalanları gerçekleştirdin. Teşekkür ederim.

Lakırtı CCCLXIV;

Ne zaman dinlediğiniz şarkılar size O'nu hatırlatmaz, işte o zaman büyük bir devrim yapmışsınız demektir, unutmuşsunuzdur.

Lakırtı CCCLXV;

 Her şey başladığı yerde biter. Ebenin attığı tokat, imamın taktığı pamuk...

Lakırtı CCCLXVI;

 Kader bu ya, hep alnından vurur insanı.

Lakırtı CCCLXVII;

 Nereden daha çok yağar yağmur? Gökten mi, gözden mi?

Lakırtı CCCLXVIII;

 Mutluluğunuzun ve mutsuzluğunuzun sebebi sadece bir kişiyse, aşka hoşgeldiniz.

Lakırtı CCCLXIX;

Özlemek ve beklemek kardeş fiillerdir. Ne yaparsanız yapın, ayıramazsınız birbirinden.

Lakırtı CCCLXX;

 Allah'ın emirlerini yerine getirmek gerek, en basitinden; ölmek gerek.

Lakırtı CCCLXXI;

 Aslında birbirine çok benzeyen iki cümledir; 'Seni seviyorum.' ile 'Babana bile güvenme.'

Lakırtı CCCLXXII;

Y'asal uyarı: Elleri görmeyen birini teninize yaklaştırmayın, aşık olursunuz.

Lakırtı CCCLXXIII;

iyiyim ben.
ellerim tutmuyor,
gözlerim desen kapkara bir perdeyi mesken edinmiş kendine.
dudaklarım bir süreliğine -en azından sen gelene kadar- mühürlü.
unutmadan, yürürken de zorlanıyorum artık, bir yerden sonra nefesim kesiliyor.
ama dedim ya, iyiyim ben.
en azından hâlâ kalbim atıyor.

Lakırtı CCCLXXIV;

 Elimde değil diyorum sana! Elin, elimde değil!

Lakırtı CCCLXXV;

Sağanak yağmurun altında, sadece kendi yaşlarıyla ıslanan bir sokak çocuğudur aşk. Güçlü görünmek için bütün suçu yağmura yükler.

Lakırtı CCCLXXVI;

Artık nasıl bıraktıysan beni burda, uykum bile kaçıyor benden.

Lakırtı CCCLXXVII;

Yüzün, secdeme serilmiş bir avuç topraktır. Ölüm dediğin, yüzünde pusuya yatmaktır..

Lakırtı CCCLXXVIII;

 Her zaman yerinde sayar aşk. Birden bire gelir, birden bire gider.

Lakırtı CCCLXXIX;

 Olmayacak dualara amin denir, olmayacak aminlere aşk.

Lakırtı CCCLXXX;

Çok değil, kalbimi sende bırakıp yine de yaşamaya çalışacak kadar seviyorum seni.

Lakırtı CCCLXXXI;

 Birinin gelmeyeceği günü bekliyorsanız, bekleyin. 'Gelecek, her durumda gelecektir.'

Lakırtı CCCLXXXII;

'Aşk sandıklarımız' kilitlidir çoğu zaman ve bu yüzden genelde 'aşk sandıklarımız' ile yetiniriz farkında olmadan...

Lakırtı CCCLXXXIII;

 Müjde! Artık aşklar 'ele, avuca' sığıyor!

Lakırtı CCCLXXXIV;

 Canını yakmak istiyorsanız birinin, 'Dost kalalım.' deyin, yeter.

Lakırtı CCCLXXXV;

Ölümlerden ölüm beğenmekle uğraşmayın. Eğer kesin bir çözüm arıyorsanız, sadece aşık olun.

Lakırtı CCCLXXXVI;

 Yazılan onca sözün, şiirin, hatta Tanrı'nın bile hiçbir hükmü yoktur, gözleriyle göz göze gelmek ihtimalinde....

Lakırtı CCCLXXXVII;

 Aşkta kalpsiz olmak şart. Zira bilimsel bir açıklamadır; 'kalbi olan çok yaşayamaz.'

Lakırtı CCCLXXXVIII;

 'Acaba değer mi?' diye sormayın kendinize. Mutlaka günün birinde değer kalbinize.

Lakırtı CCCLXXXIX;

 Dokunsan ağlarım, elin tenime değecek diye, mutluluktan...

Lakırtı CCCXC;

 Sen gel, canıma tak et. Ben ardından kapadığım bütün kapıları açarım.

Lakırtı CCCXCI;

 Yalan, bir insanın başka bir insanı kapsama alanıdır.

Lakırtı CCCXCII;

 O kadar derinden sevmişim ki, şimdi kim gelse derimden tanıyor seni.

Lakırtı CCCXCIII;

 Beylik laflara aldırmayın. O da, 'Elinden geleni yap!' demişti eli elimden giderken.

Lakırtı CCCXCIV;

 'Geçti, gitti.' diyorlar. 'Evet,' diyorum, 'gittiğinde çok geçti.'

Lakırtı CCCXCV;

 Üzülmeyin. Ardından 'onu kaybettim' diye ağladıklarınız, günü geldiğinde, 'onu kaybettim' diye vahlanırlar.

Lakırtı CCCXCVI;

 Bütün günahlarımın karşılığında 'Gönlünden ne koparsa ver.' dedi Tanrı. Ben de sana 'Git.' dedim.

Lakırtı CCCXCVII;

 Sokak çocuklarının oyun diye attığı taşlara kucak açan kalbi camdan bir şehirdir umut. Kırılsa da, sırf çocuklar üzülmesin diye, bitmek tükenmek bilmez.

Lakırtı CCCXCVIII;

 Çok yüzlüdür insan, kime baksa kendisi gibi zanneder.

Lakırtı CCCXCIX;

 'Neye uğradığını şaşırma', kalp bu. Kalbime giriyorsun.

Lakırtı CD;

 Bir şey yapmıyorsanız ve sadece varlığınız onu mutlu ediyorsa, Allah'tan belanızı istemeyin, evlenin onunla.

Lakırtı CDI;

 Kural böyledir; kadınlar erkekler için değişir, sonra erkeklerse kadını değiştiği için terk eder.

Lakırtı CDII;

 Şu dünyadaki en güzel insan, 'sen benimsin' diyen bencil insandır.

Lakırtı CDIII;

 Sen bana karışamazsın! Ruhun öylece dururken...

Lakırtı CDIV;

 Büyüklük sende kalsın Tanrı'm. Bana çocukluğumu geri ver.

Lakırtı CDV;

 Unutma sorunum var benim, unutamıyorum.

Lakırtı CDVI;

 Senden doğacak bütün çocukların adı 'umut' bu ülkede...

Lakırtı CDVII;

 Cenneti boşverdim. Söyle bana, boynunda yatıya kalmak için kaç sevap gerekli?

Lakırtı CDVIII;

 Yaptıklarınızın önüne geçemiyorsanız, arkasında durun.

Lakırtı CDIX;

 Her ayrılıktan önce mutlaka bir kez söylenir, 'seni hiç bırakmayacağım' yalanı.

Lakırtı CDX;

 Nasıl sevmem seni? Cehennemin orta yerinde cinnet geçiren bir zebaniyi alıp koynuna, eşsiz cennetinde melek yaptın sen...

Lakırtı CDXI;

 Bildiğim kadarıyla gerçekler acıtır insanın canını, sen benle bilmediğim kadarıyla konuş, 'seni seviyorum' falan de işte.

Lakırtı CDXII;

 Aşkta herkes Afrikalı'dır.

Lakırtı CDXIII;

 Sadece, ayrı silüetlerde aynı monotonlukları yaşıyoruz hepimiz, hepsi bu.

Lakırtı CDXIV;

 İnsanlar her gün aynı şeyi yapmaktan sıkılırlarmış. Garip... Halbuki her gün, her saniye seni sevmekten hiç sıkılmıyorum ben...

Lakırtı CDXV;

 Aldatılmak yakmıyor insanın canını, asıl can yakan 'öptüğümüz dudakların bir başka dudaktan kırıntılar taşıdığını bilmek...'

Lakırtı CDXVI;

 Olmayacak dua diye bir şey yokmuş meğer, zira bütün aminlerimin karşılığısın sen.

Lakırtı CDXVII;

 'Beni ne kadar seviyorsun?' diye sorma işte. Anlatamam ki çokluğunu... Sen de dünya kadar, ben diyeyim cennet büyüklüğünde...

Lakırtı CDXVIII;

 'İçime dönük' bir kadınım ben, beş vakit varlığına secde eden...

Lakırtı CDXIX;

 'Kaderini çiziyorum!' dedi, Tanrı. Alnıma attığı bir çizikle, Adını alnıma yazdı...

Lakırtı CDXX;

 En çok da 'seni asla bırakmayacağım' diyenlerden korkun. En önce onlar gidiyor.

Derleme; 8altı11 | 15:20
MerveCeylan.