16.8.10

Lakırtılar -Part 4-

Lakırtı LXV;

Uçkuruna düşkün kadınların koynunda beslendiğin zaman anlamalıydım bir hayvana meylettiğini. Yalana benzeyeceği kimin aklına gelirdi? Küfürler yağdırırken Tanrı aklıma, özlemek ağrıma gidiyor be sevgili!


Lakırtı LXVI;

Cinnetten çıkmaları için Tanrı üç şart koştu ihanet mağdurlarına; a'ğla, ş'ahlan ve k'ana.


Lakırtı LXVII;

Ben senin beğenebileceğin kadınlardan değildim. İstediğin gibi konuşamazdım. Mahremiyetimi kucağına dökemezdim. Gözlerini yok sayıp görmezden gelemezdim. Aşkla bakmadıkça yüzüme, ruhumla sevişemezdim. Boynum, dudaklarımın sıratı olmadı hiçbir zaman. Anlasana adam, ben senin şişme kadının değildim!


Lakırtı LXVIII;

Uçkuruna düşkün kadınların koynunda beslendiğin zaman anlamalıydım bir hayvana meylettiğini. Yalana benzeyeceği kimin aklına gelirdi? Küfürler yağdırırken Tanrı aklıma, özlemek ağrıma gidiyor be sevgili!


Lakırtı LXV;

Gel şöyle otur sevgilim, iki aşkın belini bükelim seninle. Ben sana kendi aşkımı anlatayım, sen de bana kendininkini anlat. Başlıyorum, dinle;

- Ulu bir dağ gibi benim aşkım; tepesinde sana özel karlar biriktirdiğim, sadece senin ateşinle eriyecek buzlar sakladığım, deli mavisi gözlerinin kıyısına paralel uzanan, dudaklarının çıkıntılarında saklı bitkiler yetiştirdiğim, burnunun mağarasında egzantrik tütsüler yaktığım ve benim olsun diye üstalıkla gizlediğim eşsiz bir dağ.

+ Patlamaya hazır bir yanardağ benimkisi de; ellerin değse içi geçer, kamaşır, dudakların kaynatır ateşe bağımlı sulak yerlerini. Gözlerin, içimden volkanların çıkmasını sağlayan son yerin. 'Otuz' kere sevdim seni sevgilim, öyle bir gizledin ki eşsizliğini 'bir' kere vermedin kalbini. Git şimdi, ben silerim üstümde bıraktığın külün izini.


Lakırtı LXIX;

Sana anlatacağım aşklar nasılsa yatsıya kadar biter, sen yine de bir aşk fısılda kulağıma, belki senden sonrakiler de ister.


Lakırtı LXX;

Biliyorsun sevgilim; kusursuz bir sevişme geçirmeyeceğiz seninle. Sonu mutlu ya da mutsuz biten masallarımız olmayacak.
Görüyorsun ki, aşk dediğimiz tüm insanlar ruhumuzun bedeni terketmesine seyirci kalıyor.
Öğreniyorsun sevgilim; kalplerimiz sadece kendi için atacak, yalanlar gerçekler kadar can yakacak.
Gülüyorsun -ki işte bu iyiye işaret- vicdanlarımıza yuva kuran tüm kuşlar ölüme birlikte uçacak.


Lakırtı LXXI;

Gözlerine Tanrı kaçmış olmalı adam, yoksa sana bakarken, ellerim havaya kalkıp varlığına dualar eşliğinde şahadet etmezdi.


Lakırtı LXXII;

Dilimizin ucuna kadar geldi aşk. Tam da o sırada çekmeseydin dudağını aşık bile olabilirdik.


Lakırtı LXXIII;

His'teri kokuyor bu ayrılık. Sanırım birimiz yine aşık kalacak.


Lakırtı LXXIV;

Anlaşılan gözlerine yeşil karışmış sevgilim, sözlerine ise biraz kırmızı. Çünkü her yüzüme baktığında filizleniyor kalbimin en ucra köşeleri ve her konuştuğunda kalbim aşka kanıyor.


Lakırtı LXXV;

Mucizelere inanmayan insanlar için bir mucize olsa. Mesela; aşklara küfredenler, aşık olsa?


Lakırtı LXXVI;

Şimdi başka adamların koynundayım diye kızıyorsun bana. Sen de başka kadınlar için terk etmemiş miydin beni? N'oldu sevgilim? Hiç mi sevmediler, hiç mi sevişemedin aşkla?


Lakırtı LXXVII;

Unutulmuş bir kadının sessizliğini dinledin mi hiç adam? Tüm bilmek istediklerin gizlidir orada; aşkına nasıl kandığı, sevişirken neden nefessiz kaldığı, ellerindeyken ne kadar umutlandığı, gözlerine bakarken ne için ağladığı, sözlerine inanmak için nasıl canla başla çalıştığı, kan kusarken neden hep sana susadığı... Sen hiç bacaklarının arası aşkla kapanmış bir kadınla olamadın ki adam. Sırf bu yüzden, beni bile terk ettin...


Lakırtı LXXVIII;

'Yüzün... Kilo mu aldın sen?' diyorsun bana. Bilmiyorsun ki ardından döktüğüm yaşlar çekildi yanaklarım tarafından, ondan bu şişlik.


Lakırtı LXXIX;

‎'Ölüyorsun!' denildiğinde, 'Seviyorum!' diyebilmekmiş esas aşk.


Lakırtı LXXX;

Utanma sevgili, gel öpelim aşkın bal ağzından, kalbimiz tatlansın.


Lakırtı LXXXI;

Sen hiç mahremiyeti sana kapalı olan bir kadını sevmedin ki sevgili, şimdi başkasına ait olduğum için kızıyorsun bana. Senin eserin bu, böbürlen eşe dosta, övün doya doya...


Lakırtı LXXXII;

Yazanlar saftır biraz. Hüzünleri beğeniliyor diye mutlu olurlar.


Lakırtı LXXXIII;

Bahaneler üretmene gerek yok sevgili; sen bana git de, ben yiterim. Keder dudaklarını buruşturmasın yeter ki.


Lakırtı LXXXIV;

Hüznü aşkla soluduğumuz geceleri anımsıyorum,
Sen tebessümlerin en güzelini yerleştirirdin yüzüme.
Ben anlamazdım o zamanlar, o yatakta fasulyeden olduğumu.
Meğer, tedariksiz bıraktığım bedenim senin için sadece dinlenme tesisiymiş.
Aşkımı kalbime çarpıp, ruhunu suratıma fırlattığında anladım, yalanmış.


Lakırtı LXXXV;

En azından yatsıya kadar bekleseydik te bir bahanemiz olsaydı aşkı kırmak için, 'kalplerimiz yalan söyledi' derdik.


Lakırtı LXXXVI;

Sakat kaldık bu aşkın ardından,
Ne kadar da bencil şu ayırlık!
Biz'den sonrasını hiç düşünmüyor!
Şimdi kim gelse onarmak zorunda kalacak kalp tahtını.
İşin yoksa, bekle sağlamlaşmasını.


Lakırtı LXXXVII;

Erkeği anlamayan kadın kıçıyla tüm aşkları devirir, yine de aşk bekler. Öyle bencildir.




Derleme; 17sekiz10 | 01:10
MerveCeylan.

Hiç yorum yok: